25 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • İzmir6°C
  • Ankara-2°C

EMBRİYO TRANSFERİYLE İLGİLİ YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, TİGEM'in taze ve dondurulmuş embriyo üretim merkezi haline getirileceğini belirterek, "Damızlık yetiştiriciliğinde embriyo transferiyle ilgili yeni bir dönem başlatıyoruz.

Embriyo Transferiyle İlgili Yeni Bir Dönem Başlıyor

24 Ocak 2017 Salı 08:35

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, TİGEM'in taze ve dondurulmuş embriyo üretim merkezi haline getirileceğini belirterek, "Damızlık yetiştiriciliğinde embriyo transferiyle ilgili yeni bir dönem başlatıyoruz. Bu çalışma, ülkemizin ihtiyaç duyduğu hayvan varlığını temin etmek amacıyla yürüttüğümüz çalışmaların önemli bir ayağını oluşturuyor. Böylelikle istenilen cinsiyette ve ırkta buzağı elde etmek mümkün olabilecektir." dedi.

Bakan Çelik, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünde (TİGEM) "Yerli Sebze Tohumculuğunun Geliştirilmesi Projesi" ve "Damızlık Hayvanlara Embriyo Transferi Projesi" konularında basın toplantısı düzenledi.

TİGEM'in 3,6 milyon dekarlık arazisinde tarımsal faaliyet yürütüldüğünü dile getiren Çelik, hayvancılığın temelinin damızlığa dayandığını söyledi. Türkiye'de damızlıktan hayvan üretiminin gerçekleşmesi döngüsünün sağlıklı yürütülemediğini, temel sorunun da buradan kaynaklandığını anlatan Çelik, nüfus artışına paralel olarak kırmızı et talebinin, dolayısıyla damızlık düve ihtiyacının da giderek arttığını belirtti.

Çelik, yetiştiricilerden gelen kombine damızlık düve talebini karşılama yönünde adımlar attıklarını, geçen yıl 130 bin damızlık düvenin Türkiye'ye giriş yaptığını ifade etti. Çelik, "Bunların önemli bir kısmını genç çiftçilerimize hibe olarak dağıttık. Amacımız hayvancılıkta dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak. Milli Tarım Projesi kapsamında 33 ilimizde Damızlık Düve Üretim Merkezi kuracağımızı ilan ettik. Buralarda en az 500 baş kapasiteli damızlık düve üretim merkezleri olması gerektiğini de söyledik. Bu merkezlerin kurulacağı illerimizin tamamında ahır, ağıl yapımına, makine-ekipman alımına ve damızlık hayvan alımına yüzde 50 hibe veriyoruz. Üreticilerin damızlık ihtiyaçları bu merkezlerden karşılanacak." diye konuştu.

Bu merkezlerin Ziraat Bankasından çok daha kolay şekilde kredi kullanabileceklerine işaret eden Çelik, hayvancılık yapmak isteyen vatandaşların damızlık ihtiyaçlarını bu merkezlerden aracısız olarak karşılayabileceklerini bildirdi.

Çelik, amaçlarının Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu hayvan varlığını üretecek tesislerle damızlık hayvan açığını, kırmızı et açığını bir an önce ortadan kaldırmak olduğunu belirterek, "Bu üretim merkezleriyle ülkemiz hayvancılığının sınıf atlayacağı inancındayız." dedi.

TİGEM'in ilk defa gerçekleştireceği embriyo transferi projesinin de bu yöndeki çalışmaların önemli bir ayağını oluşturduğunu dile getiren Çelik, embriyo transferinin, dünyada çok yaygın bir şekilde uygulanmasına rağmen Türkiye'de ağırlıklı olarak üniversitelerde araştırma çerçevesinde kaldığını söyledi.

Embriyo transferinin uygulanmasına bugün itibarıyla başlanılacağını bildiren Çelik, bu uygulamanın yüksek vasıflı bir dişi sığırdan alınan çok sayıda yumurtanın döllenmesiyle elde edilen embriyoların, taze ya da dondurulmuş olarak çok sayıda taşıyıcı anne adayı dişi sığıra nakledilmesi işlemi olduğunu anlattı.

Böylece istenilen cinsiyette ve ırkta buzağı elde etmenin mümkün olabileceğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"Halen TİGEM'in faal 17 işletmesinin 12'sinde büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılıyor. Buralarda simental, siyah alaca, esmer, jersey ve limuzin ırklarından oluşan toplam 32 bin baş hayvan varlığıyla damızlık yetiştiriliyor. Damızlık yetiştiriciliğinde embriyo transferiyle yeni bir dönem başlatıyoruz. TİGEM'in 6 işletmesinde çeşitli ırklardan 15 bin baş, taşıyıcı anne adayı kombine veya etçi ırklardan elde edilen embriyoların nakliyle gebe bırakılacak. Bunlardan kombine simental ırkı damızlık elde ederek hayvan varlığımızı artıracağız. TİGEM, bu projeyle taze ve dondurulmuş embriyo üretim merkezi haline gelecek. TİGEM, ilerleyen dönemlerde hayvan üreticilerimize ıslah amaçlı hizmet de sağlayacak."

"TİGEM, ilk defa yerli sebze tohumu üretimi yapacak"

Bakan Çelik, tohumculuk konusuna değinirken de bitkisel üretimin temelini tohumculuğun oluşturduğunu söyledi. Çelik, tohumculuk alanında 2005 yılından bu yana üreticilere 1,4 milyar liralık sertifikalı tohum, fide ve fidan desteği verdiklerini dile getirdi.

Bugün sebze tohumu ihtiyacının yüzde 50'sinin yerli üretimle karşılandığına dikkati çeken Çelik, hububatta bu oranın yüzde 80'leri aştığını belirtti.

Sertifikalı tohum üretiminin 2016 sonu itibarıyla 1 milyon tona ulaştığını, 70 ülkeye tohum ihracatı yapıldığını dile getiren Çelik, şunları kaydetti:

"Buna karşın yılda 90 milyon dolarlık sebze tohumu ithal ediyoruz. Yerli hububat tohumu üretimindeki başarımızı, sebze tohumunda da göstermemiz gerektiği inancıyla TİGEM bu alanda çalışmalara başladı. TİGEM ilk defa yerli sebze tohumu üretimi yapmak için hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor. Antalya Boztepe işletmesinde domates, biber, patlıcan, hıyar ve kavun çeşitlerinde yeni hat ve çeşitler geliştirilecek. Bu hat ve çeşitler çoğaltılarak, üreticilerimizin ihtiyacına sunulacak. Böylece hem ihtiyacımız olan sebze tohumunu karşılamış olacağız hem de bu alanda ihracat kapasitemizi daha da geliştireceğiz."

"Amacımız, yerel tohumlarımızı sertifikalı tohuma dönüştürmek"

Bakan Çelik, 2018 yılından itibaren desteklemeler için sertifikalı tohum kullanım şartının uygulanacağını hatırlatarak, "Sertifikalı tohum açığımız var. Bunu kapatmak için özel sektörle birlikte gerekli çalışmaları yürütüyoruz." dedi.

Önümüzdeki dönemde başta sebze ve yem bitkileri olmak üzere tohumculukta Ar-Ge desteğini 10 kat artıracaklarını ifade eden Çelik, sertifikalı olmayan yerel tohumları da koruyacaklarını, 5 dekarın altında tarım yapan üreticilerin sertifikalı tohum şartı aranmaksızın destekleneceğini kaydetti.

Çelik, "Yerel tohumlardan vazgeçiliyormuş gibi değerlendirmeler yapılıyor. Bunlar kesinlikler doğru yaklaşımlar değil. Amacımız yerel tohumlarımızı sertifikalı tohuma dönüştürmek." dedi.

Havzasında yerel tohum kullananların arazi büyüklüğüne bakılmaksızın destekleneceğini de belirten Çelik, yerel tohumların gen bankalarında muhafaza edildiğini, ihtiyaç halinde çoğaltılıp, talep edenlere verileceğini bildirdi.

Belli illeri, bölgeleri "organik tarım alanları" ilan edeceklerini anlatan Çelik, organik tarım yapanların, yerli tohum kullanmaları durumunda ilave destek alacağını söyledi.

"Embriyo transferiyle amacımız, hayvancılığımızı dışa bağımlılıktan kurtarmak"

Çelik, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

Embriyo transferi projesi ile hayvan sayısında ne kadarlık bir artış beklendiği ve bunun et fiyatlarına nasıl yansıyacağının sorulması üzerine Çelik, şu anda 400-500 bin büyükbaş hayvan ithalatı yapıldığını belirterek, embriyo transferiyle amacın Türk hayvancılığını dışa bağımlılıktan kurtarmak olduğunu söyledi.

Çelik, embriyo transferi ile bir anlamda ırk ıslahının da gerçekleşmiş olacağına işaret ederek, "2016 yılı sonunda 15 bin civarında damızlık düve ithal ettik. TİGEM'in bünyesinde 32 bin baş damızlık hayvan var, ama bunun 15 bini bu kısa sürede geldi ve embriyo transferine hazır vaziyette." dedi.

TİGEM bünyesinde 6 işletmede yoğun bir şekilde embriyo transferi yapılacağı dikkate alındığında, hayvan sayısı artışında ciddi mesafeler kat edileceğine işaret eden Çelik, ancak bunun bir sürece ihtiyacı olduğunu, 3-5 yıllık periyotta sonuçların görüleceğini söyledi. Çelik, "Kendi hayvan varlığımızı kendimiz temin edince de fiyat belirleme konusunda çok daha elimizin esnek olacağını belirtmek isterim." ifadelerini kullandı.

"Sertifikalı tohum uygulamasında üreticiye maliyet oluşturmayacak bir destek politikası üzerinde çalışıyoruz"

Sertifikalı tohum kullanımına destek verilmesine ilişkin bir soru üzerine Çelik, ülkenin tohum ihtiyacını, açığı minimum düzeye indirme çabasında olduklarını belirterek, tohuma verilen destek rakamlarını da gözden geçirdiklerini kaydetti.

Çelik, "Sertifikalı tohuma geçildiği zaman üreticiye bir maliyet oluşturmayacak bir destek politikası üzerinde şu anda çalışıyoruz. O konuda da son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bunlar, maliyetleri artırma değil, tekelleşme değil, hem kamu, hem özel sektör bünyesinde yaygın şekilde tohum üretimimizi istediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz noktalara taşıma adına yapılan çalışmalardır." görüşüne yer verdi.

Bu konuda iddiaların yüzeysel, verimi esas almayan değerlendirmeler olduğunu belirten Çelik, " 'Bu acaba yerel tohumlarımızı baltalar mı, onları ortadan kaldırır mı' bunun önlemlerini almış bulunuyoruz. Gerek en ücra noktaya kadar bunların satışını sağlayacağız, gerekirse onların sertifikalandırılması konusunda teşviklerimizi artıracağız. Hem ekiminde bir sorun olmayacak, hem organik bölgelerde çok daha yaygın bir şekilde onların ekimini sağlayacağız. Dolayısıyla herhangi bir sorun söz konusu değil." şeklinde konuştu.

"Palm yağıyla ilgili bilimsel komisyonun çalışmasını tamamlamasını bekliyoruz"

Çelik, palm yağına ilişkin iddialara dönük, rastgele tartışmaların yapıldığını, konu sağlık olunca bu tip değerlendirmeleri saygıyla karşıladıklarını söyledi.

Bu konuyla ilgili bilimsel bir komisyonun kurulduğunu bildiren Çelik, şöyle devam etti:

"Kısa süre içerisinde gerekli çalışmaları kamuoyuyla paylaşmış olacağız. Ama ilk etapta 'Bu boyutlarıyla bir tehlike arz etmediği, belli bir santigrat derecede, 240 derecede ancak bu ve benzer mahsurların çıkabileceğini, oysa üretilen tüm mamullerde böyle bir ısının söz konusu olmadığı' şeklinde bir ön değerlendirmeleri var. Ama biz insan sağılığını ilgilendiren böyle önemli bir konuda yüzeysel bir değerlendirmeden ziyade bilim komisyonunun çalışmasını hızlı bir şekilde tamamlamasını bekliyoruz. Oradan çıkacak en doğru açıklamayı da kamuoyuyla paylaşmış olacağız."

"Gıdadan haksız kazanç sağlayanlarla ilgili bir çalışmalı yapılmalı"

Tarım ürünlerinde üreticiden alıcıya giden yolda aracıların kaldırılmasına yönelik bir çalışmanın söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bakanlık olarak üretici yani eli nasırlı çiftçi kardeşlerimizin ürettikleri ürünlerin tarlada ne kadar değer yaptığını ve piyasaya nasıl arz edildiğini hepimiz biliyoruz. 1 liraya tarladan çıkan bir ürün, eğer pazarda 5 lira ise bundan çiftçi kazanıyor anlamı çıkmaz. Çiftçi, el emeği, alın teri, göz nuru neticesinde uğraşıyor, didiniyor, kazanma gayreti içerisinde, emeğinin karşılığını alma gayreti içerisinde. Ama çiftçiden çıktıktan sonra pazara gelinceye kadar yaşanan bu zincir, halka, oralarda meydana gelen son derece önemli değişimler ve artışlar söz konusu. Tarımsal ürünler açısından 1 lira ile 5 lira arasındaki farka baktığınız zaman çok emeğin olmadığı, çok alın terinin olmadığı bir sektörün, bir zincirin çok daha fazla gelir elde ettiğini ve gıda enflasyonuna dönüştüğünü hep beraber görüyoruz. "

Gıda enflasyonunun sanki üretenlerin oluşturduğu bir tabloymuş gibi bazı çevreler tarafından takdim edilmesinin kendilerini rahatsız ettiğini dile getiren Çelik, böyle bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti.

Üreticinin hakkını alma gayreti içerisinde olduğuna işaret eden Çelik, "Ama esas üreticinin elinden çıktıktan sonraki zincire müdahale şart, mutlaka müdahale yapılmalı, buradaki haksız kazancı sağlayanlarla ilgili bir çalışma yapılmalı. İlgili bakan arkadaşlarımız da o alanda çalışıyorlar. Zincirle ilgili, bu pahalılığı, bu enflasyonu, bu artışı, haksız kazancı sağlayan zincirle ilgili diğer bakan arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı. // EGE BASIN GRUBU

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.